31 Ocak 2011
Keşke...olsaydı
Sonunda ona sarıldı.
Kapıdan çıkıp karanlığa karıştıktan sonra hiç beklemediği o titremeyi aklından çıkartmaya çalışıyordu. Bugüne kadar nasıl oldu da anlamamıştı? Anlamıştı, anlamıştı da anlamamazlıktan gelmişti. Zaten o yüzden sarılmasını da hiç beklemiyordu. Hele o titremeyi hiç. Bu kadarını beklemiyordu. Bir süre bunları düşündü ama yolun yarısında unutmuştu bile. Üşüdü, kırmızı kabanın kapşonunu başına geçirdi. Elleri cebinde, adımlarını hızlandırdı. Öyle soğuktu ki başını kaldırıp yanından geçen insanlara bakamıyordu, önüne eğmiş rüzgara karşı yürüyordu. Zaten bu sayede onu gördü. Yerde oturuyordu. Bir köşeye sinmiş soğuktan titriyordu. Öyle ki sanki sarsılmaktan ölebilirdi. Üstünde sadece bir gömlek ve yırtık pırtık bir pantolon vardı. Ayakları çıplaktı.
Bu kadar zaman sonra ilk defa...ama son defa da.
Ona ilk sarılışının veda etmek için olması ne kadar ironikti.
Hiç bir zaman duygularından bahsetmemiş, ona olan hislerini açmamıştı ama sarılışı hepsini özetliyordu.
Çünkü bir yaprak gibi titriyordu. Belki de bunu hissettirmemek için sarılışını kısa tutmuştu ama o hissetmişti. Hissedilmeyecek gibi değildi ki; zangır zangır titriyordu.
Her bir titremede aralarında konuşulmamış kelimeler saklıydı. Belki onlardan biri seni seviyorum değildi ama yeterince vakitleri olsa o da olacaktı.
Seni istiyorum, şimdiden özlüyorum, bırakmak istemiyorum, görmek istiyorum, düşünmeden duramıyorum, tanımak istiyorum... Tanımak istiyorum.
Daha onu tanımadan nasıl hissetmişti bunca şeyi? Daha önce hiç olmamış mıydı? Hiç başına gelmemiş miydi? Gelmişti. Her aşık oluşunda başına gelen şeylerdi bunlar ama daha önce kimse onu bir yaprak gibi titretmemişti. Hiç bir şey konuşamamış olmanın verdiği gerginlik boşalıyordu sanki. Neredeyse kollarına yığılıp kalabilirdi. Hemen geri çekildi. Daha sonra kendisinin bile hatırlamayacağı bir şeyler geveledi.
"Görüşürüz." mü dedi, "Kendine iyi bak." mı dedi hiç hatırlamayacaktı. Arkasından bakıp bakmadığını bile hatırlamayacaktı. Karanlık ve soğuk geceye doğru yürürken onu son defa görüp görmediğini bile bilmiyordu. O ise dönüp arkasına bile bakmadı.
Döndü yukarı çıktı. Oturdu televizyonun karşısına. Boş gözlerle kanal kanal dolaşmaya başladı. Sakinleşmek için bir kadeh bir şey koydu. Nasıl bittiğini anlamadı, bir kadeh daha koydu. Onunla bir kadeh içmek ne güzel olurdu diye düşündü, eşliğinde bir iki bir şeyler dinlemek, şu anlamsız televizyon programlarını birlikte seyretmek...
O sırada televizyonda bir son dakika haberi çıktı. Bir vur kaç. Yerde, daha önce gördüğüne yemin edebileceği kırmızı bir kaban, içinde cansız bir beden... Polis araçları, ambulans, kameralar... Bu defa vücuduna daha öncekine benzemeyen bir titreme geldi. Ta içinden, vücudunun merkezinden bir ateş topu patladı. Tuttuğu gibi elindeki şişeyi televizyona fırlattı.
***
Önünden yürüdü geçti. Tam geçerken oturduğu yerden kafasını hafif yana eğerek kan çanağı gözlerle yukarı bakınca göz göze geldiler. Tam önünden geçmişti ki ayakları önlenemez şekilde olduğu yere çakıldı. Geri dönmeden bir kaç adım geri attı, önünde durdu. Bir şeyler mırıldanıyordu. Onu daha iyi duyabilmek için yanına çömeldi. Kulağını dudaklarına yaklaştırdı. Sokakta yaşayan bu insanla neredeyse yanakları birbirine değmek üzereydi. "Ççççç...çççoooo....çoçooçooçooo..çoçook soooğuk." Hiç tereddüt etmedi, üstündeki kırmızı kabanı ani bir hareketle çıkartıp onun sırtına geçirdi. "Sağ cebinde de biraz para var. Yiyecek bir şey alırsın. Hatta iyisi mi şöyle içecek sert bir şeyler al da, ısıtsın seni." Yine göz göze geldiler.
Kabanı çıkartınca dondurucu soğukta üşümeye başladığını farketti. Gelen ilk taksiyi çevirip içine atladı. Az önce düşündüklerini unutmuştu bile. Ne titremeler kalmıştı aklında ne de sarılma. Sadece eve gidip bir şeyler içmek istiyordu.
***
Televizyona fırlattığı şişe ekranın köşesinde patlamıştı. Kırmızı kabanın altında yatan cansız bedeni seçemiyordu. Polis de kameralara doğru dürüst çekmeleri için müsade etmiyordu. Daha az önce görmüştü, nasıl yanılıyor olabilirdi. O kabanı tanıyordu. Keşke yeşil olsaydı ama kırmızıydı. Oydu.
Bu hikaye Öykü Atölyesi'nin belirlediği "keşke...olsaydı" kelimelerinin beynimden kovaladıklarıyla yazılmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)